Asgari Ücrete Zam
Bu hafta borsa ve piyasalardan farklı bir konuda yazacağım.
Bildiğimiz üzere hafta içi asgari ücret net 8 bin 506 TL’ye yükseltildi. Böylece asgari ücret 2022 yıllık ortalamaya göre %74,4 artmış oldu. DİSK-AR’a göre 2021 yılında asgari ücret ve altında ücretle çalışan sayısı 3,3 milyonu buluyor. Ailelerle birlikte 12-15 milyon insana hitap ettiği söylenebilir. Türkiye’de çalışanların %37’si ise asgari ücretin %5 fazlası ve altında bir ücretle çalışıyor. TCMB’nin yayınladığı verilere göre asgari ücret altından çalışanların sanayi sektöründeki oranı ise %50.
Son zamma rağmen çalışanlar tarafında bir memnuniyetsizlik olduğu açık. Nitekim toplantı sonrasında tam bir konsensus sağlanamadığı hakkında açıklamalar yapıldı. TÜRK-İŞ talebi 9 bin TL‘ydi.
Peki Ya Memura?
Ülkedeki asgari ücretin emsalleriyle kıyaslandığında dünya sıralamasında oldukça alt sıralarda bulunması bir yana neredeyse en düşük memur maaşını yakalamış olması da bir başka sorun.
Kamuda kadrolu/sözleşmeli memur sayısı Cumhurbaşkanlığı rakamlarına göre kabaca 5 milyon.
Memur maaşları açısından ise durum daha vahim. Maaş zam oranının aralık farkıyla belki %20 olabileceği, bir miktar enflasyon farkının da gelebileceği konuşuluyor. Oran her halükarda asgari ücret zammından çok uzakta. Yüksek enflasyon dönemlerinde bu durum 1- Sabit gelirlilerde büyük bir gelir kaybına, 2- Statüler arası (memur-asgari ücretli) artan memnuniyetsizliklere neden oluyor.
Zamlar Çare Mi?
Asgari ücrete zam kararının açıklanmasından hemen sonra tüm tüketim malzemelerine üst üste zam haberleri görüyoruz. Zira çalışana yaptığınız her zammı patron bir şekilde karşılamak zorunda. Yeni yılla birlikte elektrikten suya, kiralardan vergilere yeni zamlar geleceği için hem asgari ücret zamlarını hem de diğer tüketim malzemelerine gelen zamları fiyatlara yansıtmak zorundalar. Yani ete ya da yumurtaya dünden bugüne bir zam gelmemiş olsa da hayvanı mezbahaneye taşıyan, kesen, markete getiren, kasap reyonunda satan, kasada fiş kesen çalışanların ücretlerine zam geldi. Dolayısıyla tüm sektörlerde fiyat güncellemesi kaçınılmaz.
Kısır Döngü
Burada ifade etmeye çalıştığım şey patronların ya da işçilerin haklılığı değil. Çalışanların insanca yaşayabilmeleri için ücretlerine adil oranlarda zam yapılması hayati öneme sahip zaten. Ancak günlerce süren pazarlıklar sonucu ortaya çıkan rakamlar da çözüm değil. Rakam 9 bin de olsa daha yüksek de olsa öbür cebimizden çıkacak zaten. Zira kısır bir döngüden, eskilerin deyişiyle fasit bir daireden, bahsediyoruz. Önce çalışanların ücretlerine, sonra patronlar mal/hizmet ücretlerine. Sonra çalışanlar yükselen fiyatlara ulaşabilsin diye bir zam daha. Sonra maliyetleri kurtarmak için bir zam daha.
Günün sonunda iki şey elde ediyorsunuz: 1- Sürekli artan bir enflasyon, 2- İyi kötü ama tüketimden kaynaklı pozitif bir büyüme rakamı. Dolayısıyla 70 yıldır pek çok şeyi acı yoldan öğrendiğimiz iktisat bilimi açısından “game changer” bir plan olmadan bu döngüyü kırmak imkânsız.
Özel sektör kadar rahat zam alamadıkları için alım güçleri eriyen sabit gelirliler de cabası. Bu yüzden yüksek enflasyon dönemlerinde en çok zararlı çıkanlar her zaman memur ve işçiler olur.
90’larda ya da en son 2001’de memur, işçi çocuğu olanlar burada mı?
En alta birkaç kalem gıda maddesine gelen zamları da koyalım. Böylece mevcut çözüm yönteminin anlamsızlığı bir daha anlaşılsın. İyi haftalar.
Referanslar: Ekonomim.com, Doğruluk Payı, Bloomberg HT, TÜİK, DİSK-AR